Uğurlu'dan başlayan kıyı turumuz Laz Koyu,Kapıkaya,Kokina,Aydıncık ve Eşelek olarak devam etti.Bu hatta Laz Koyunun dayanılmaz güzelliği ve bakirliği karşısında denize girmek için manevra yapsak da keşfedilecek diğer koylar için yola devam kararı aldık.Ama Gökçeada'dan ayrılmadan Laz Koy'unda denize girilecek notumuzu bir kenara yazdık.
Eşelek'ten Kuzu Limanına varan harita üzerindeki patika yolu keşfetme arzusu ile Eşelek'e ulaştık. Bizi neyin beklediğini bilmeden gökceada'nın gizemli koylarına-Güzelcekoy'a doğru yola devam ederek, maceralı bir yolculuğun ardından Kuzu Limanını tepeden gören bir noktaya ulaştık ki, o manzara gerçekten müthişti.Mutlaka yaşanmalı...
Yol boyunca çakıl taşlarının, lastiği kesebileceği noktalarda, ya da dik ramplarda araçta 4 kişi olması sebebi ile zaman zaman arabadan inip, yürüyerek eskort eşliğinde:) devam ettik. Yol boyunca gözlemlerimi kısaca aktarmam gerekirse,
-En ücra noktalarda bile keçiler hep vardı.
-Dağ kekiği kokusu inanılmazdı.
-Denizle karanın müthiş cilveleşmesi harikaydı.
-Bazı noktalarda cep telefonları çekmediği için açıkçası biraz da korktuğum yerler oldu.Zira lastiğimiz bile patlasa ciddi bir sıkıntı olabilirdi.
-Hakim rüzgar yönü nedeni ile bazı ağaçlar inanılmaz farklı şekillere bürünmüşlerdi.
Kuzulimanının müthiş manzarasını bir süre izledikten sonra, tepeden aşağıya doğru inerek Limana ulaştık.Karnımızdan gelen sesler nedeniyle acıktığımızı fark edip, önceden tüyo'sunu aldığımız merkezdeki Gül Hanım'ın mutfağında öğlen yemeğimizi yiyerek,deniz için enerji topladık.Amasra'lı Gül Hanım ve oğlu tarafından işletilen müthiş lezzetli yemekleri Saklı bahçe isimli bahçelerinde hüpletip, toplamda 4 kişi için 40 tl hesapla oradan ayrıldık.Kesinikle tavsiye ederim mekanı...
Sonrasında ada'nın merkezinde bulunan Elta isimli taris'in tesislerinden adaya özgü zeytinyağından İstanbul'a götürmek üzere satın aldık.İlk hedefimiz Eski Bademli....
Eski bir Rum köyü olan Eski Bademli'de koye girer girmez bir köy kahvesi sizi karşılıyor.İleride adanın yer altı su kaynakları açısından zengin çeşmelerinden biri ve 600 yıllık bir Çınar sizi selamlıyor.Çınar'ın gölgesinde bir süre soluklandıktan sonra köyün balkonu olarak bilinen manzaraya doğru ilerliyor.Yeşil ve mavinin kucaklaşmasını izliyoruz.Köyde manzarası ve sakinliği ile tercih edilebilecek 2 otel mevcut.Biri hotel masi diğeri ise Imroz otel.Otelleri ile ilgili detayları Sevgili Pelin blogunda yazmış ona göz atabilirsiniz.
Ordan da daha önce not aldığımız Laz Koyunda denize girmek üzere hareket ediyoruz.Cos etkimiz arttı:)
Akşamında'da Tepeköy'de bulunan Barba Yorgo'dan şaraplarımızı alıp, apartımızda deniz manzaramız eşliğinde yemeğimizle geceyi noktalıyoruz.
Yarın sabah 7.15 vapuru ile adadan ayrılıyoruz.Bekle bizi Bozcaada...
4 yorum:
Oksijen dolmuş ciğerlerine ne güzel. Yıllar oldu gitmeyeli canım
10 yıl önce gitmiştim,madamın kahvesi hala duruyormu acaba? madam, o zaman bile çok yaşlıydı.sevgiler
Canım bloğun takibimde :)) seni başka Özge zannettim :))
Gezinin tamamını okumak istiyordum bende,kısım kısım yazmışsın çok da güzel olmuş.Bak mesela ben unutmuşum telefonların çekmiyor olması güzel bir detay,bizde korktuk ne yalan söyliyim :))
Güzel bir tatil olmuş.Bir kaç rotan daha vardı sanırım.
Onlarıda okuyacağım en kısa zamanda ...
Öpüyorum..
Hüznün,rüzgarın,kekik kokusunun adası İMROZ..ne güzel adanın ruhunu anlamış birinin yazıların okumak..ada kesinlikle özel bir yer...teşekkürler
Yorum Gönder